24 Eylül 2013 Salı

green grass ve beş ozanlar hakkında

bir kaç ay oluyor heralde, kafayı tom waitsle bozmuştum, benim kafayı bir şarkıcı/grupla bozmam demek genelde bir parçaya takmam ve bıkana dek onu dinlememdir.  tom waits abimizin yüreğimi dağlayan o içli sesiyle green grass'ı dinliyip duruyodum. 

 (ki bence bir beşli varki "beş ozanlar" koydum adlarını hem ozan hem şarkıcılar. bildiğin şiir yazıyorlar şarkı sözü değil arkadaş, dinliyorsun bi parçayı; dil bilmesen dahi ulan diyorsun, burda derin bi mevzu var, bir arka plan var. öyle de insanlar bu abilerimiz. şimdi tom waits'e değinelim, zaman zaman diğerlerini de anarız) (bir aydır kenarda bekleyen bu yazının tam da burasına, beş ozanları tanıtan bir cümle daha ekliyorum, "hepsinin de sesleri sankim mazhar alanson'un sesinin farklı versiyonları gibi" bu şahane tesbiti yapan o kendini biliyor'a da selamımızı çakalım)

 (beş ozanlar; tom waits, leonard cohen, mark lanegen, nick cave, bob dylan)

neyse mevzumuza dönelim: bi kaç ay önce tom waits'in green grass parçasına taktıydım işte. ve her zaman olduğu gibi, yetersiz ingilizcemle, sözlerden anladığım bir kaç kelime ve melodiyle  kafamda bu parçaya türkçe söz yazmış ve de bi klip çekmiştim. (belki şarkıları bu şekilde asıllarından koparıp kendi hayalgücümün ürünü yaptığım için bu kadar bağlanıyor, kafayı takıyorum.) (uu beybi bende bi aydınlanma oldu) 

uzun süre kafamda uydurduğum sözlerin etkisi kaçmasın diye de parçanın sözlerine bakmadımdı. an gelip baktığımdaysa mevzuyu yakaladığımı farkettim ve o gece bir gazla, olmayan ingilizcemle parçayı türkçeye çevirdim. tabi çevirdim dediysem baya kendi kafamdaki senaryoya uydurarak.

günlerce de bu çevirimi mail listemdeki türlü arkadaşlarımla paylaştım, milleti bıktırdım. sonra da utançla şarkıyı da, çeviriyi de bi kenara attım. geçen dost sohbetinde tom waits bahsi açılınca sandıktan çıkardım...

uzaktan ilgili, yakından ilgisiz bu çevirimle huzurlarınızdayım efenim, ingilizce bilenlerin, kıyaslayıp bu ne laaa!!! ; yarım yamalak bilenlerin ise ohaa ne güzel çevirmiş! demeleri için orjinal sözleri de ekliyorum.  

parçayı bilmeyenler için ya da bilip de nostalji yapmak isteyenler için de linkimizi verelim.

(hizmette sınır yok)


(parçanın iki versiyonu daha var, mevzuyu çorba etmemek için değinmiyorum, ama onun da günü gelecek)

green grass

lay your head where
my heart used to be
hold the earth above me
lay down in the green grass
remember when you loved me

come closer don't be shy
stand beneath a rainy sky
the moon is over the rise
think of me as the train goes by
clear the thistles and brambles
whistle didn't he ramble
now there's a bubble of me
and it's floating in thee
stand in the shade of me
things are now made of me
the weather vane will say
it smells like rain today
god took the stars and he
tossed 'em can't tell
the birds from the blossoms
you'll never be free of me
he'll make a tree from me
don't say goodbye to me
dscribe the sky to me
and if the sky falls mark
my words - we'll catch mucking birds

lay your head where
my heart used to be
hold the earth above me
lay down in the green grass
remember when you loved me


yeşil çayırlar

tutun üstümdeki toprağa,
başını, bir zamanlar kalbimin attığı tarafa yasla.
uzan yeşil çayırlara,
ve beni hâlâ sevdiğin günleri hatırla.

yaklaş güzelim, utangaç olma,
     gel daha da.
yağmur çiseliyor 
ve ay yükseliyor ufukta.
kaldır başını gökyüzüne ıslansın yüzün, gözlerin, dudakların ve ellerin
yağmurlu gökyüzünün altında.
tren düdüklerini duyuyor musun?
trenler geçip giderken 
     o güzel günlerimizi hatırla.

temizle üzerimdeki otları.
kalsın,
yalnızca yıllar önce ektiğin bahar dalları .

sırılsıklam oldun,
ve işte ben de şimdi bir yağmur damlasında,
süzülüyorum ıslak saçlarına.

her şey ne kadar da berrak 
bu ay ve yıldızlar başımı döndürüyor.
toprak ne zamandır yağmur kokuyor?

yıldızları toplayıp havaya atan tanrı değil mi?
kuşları da baharla birlikte gönderdi.
ve sen de dünyaya benimle birlikte gelmedin mi?

geçelim tüm bunları sevgilim;
bırak elvedayı!
bana gökyüzünü anlat!
söyledi, tanrı beni ağaç yapacak.

git şimdi!
yağmur dindiğinde;
ben ağaç olduğumda;
o zaman gel.
gel ve dallarımdaki haylaz kuşları kovala.

tutun üstümdeki toprağa,
başını, bir zamanlar kalbimin attığı tarafa yasla.
uzan yeşil çayırlara,
ve beni hâlâ sevdiğin günleri hatırla

1 yorum:

  1. Hani bir gün bi yerlerde yorumlaşırken Tom Waits'i konuşalım demiştik, konuşmuş kadar olduk, iyi ki yazmışsın. Çevirine gelince şarkıyı yaşamış içinden geçirip çıkarmış gibisin, bu adamlar olmasa ingilizce Mr and Mrs Smith olarak kalırdı bende.

    YanıtlaSil