22 Temmuz 2014 Salı

yazmak için en güzel bir sebep...

yazmaya güçlü bir sebep olmalı. aylardır tek satır yazamamış biri için hele... çok güçlü bir sebep...

ilhan berk yazarların mutsuzluğuyla ilgili bir şeyler söylemiş, onun ne dediğini hatırlamıyorum ama benim anladığım; "mutlu insan yaşar, mutsuzsa yazar" nevinden bir şeydi. evet, mutsuzluk bir çok kez yazmaya itiyor ama onun da mı dozu var ne. mutsuzum doğru, ama hiç de yazasım yok be ilhan berk. yaşıyorum da sayılmaz, evin içinde, aynı koltukta bilgisayar karşısında oturup saatlerce bir şeyler izliyorum bir haftadır. 

lafı nereye bağlayacağımı ben de merak ediyorum şu an. ilhan berk dedim, mutluluk, mutsuzluk dedim, bu genel tanımı kişisele bağlayıp mutsuzum dedim, evde pinekliyorum dedim. aslında  lafın nereye geleceği
epey belli be. bak sen de bana hak vereceksin.

işte böyle zamanlarda anlıyor insan sohbetin, oturup karşılıklı çay, kahve içmenin keyfini... oradan buradan laflamayı..

dostlarla olmanın keyfini, bu keyfin ne kadar da değerli ve önemli olduğunu onlardan uzakta anlıyor insan... 
tüm hayatımı bursa'da bırakıp yollara düştükten sonra istanbul'da bir aile edindim kendime. ama tanıştığımızda herkesin öğrenci olduğu bu aile, şimdi işe girenler, iş değiştirenler, şehir değiştirenler, okulu bitirenlerle biraz ülkenin farklı yerlerine savrulmuş durumda. hele bir de yaz eklenince üzerine iyice göremez olduk birbirimizi. kimimiz mecbur ailesiyle, kimimiz yaz sıcağında işyerinde, kimimiz kitap başında okuyup yazmaya mecbur, kimimizse saatlerce evin içinde bîçare pineklemekte..

yılın yorgunluğunu taşıdığımız ama bu omuzlarımızdaki yılın kirini pasını atamadığımız, bir tatille çekip gidemediğimiz şu günlerde temmuzun 22'sinde sana ufak bir hediye vereyim; bende uyandırdığın tüm güzellikleri, seninle dost olmanın beraberinde getirdiği incelikleri bir kez daha somuta dökeyim istedim.

Buyur bakalım; 2. Geleneksel Doğumgünü Kolajı... 



uzaklara yola çıkan vosvos, lunaparklar, bolca kahve, kitaplar, tatlılar, güzel balkonlu, geniş teraslı evler, müzik, çiçekler, fenerler, şekerler, çocukluğumuzun tek aydınlığı o güzel filmler, denize bakan bir pencere, uçan balonlar, yine kitaplar, yine kahve...

seni seviyorum! aylardan sonra sırf seni birazcık olsun gülümsetebilmek, mutlu edebilmek için aylar sonra yeniden yazacak kadar, saatlerce bilgisayar başınca cebelleşecek kadar seviyorum. (yazının başıyla geç de olsa bağladım, yani sanırsam)

sana hediye ararken m'nın dediği gibi sen daha fazlasına değersin de elimizden bu kadarı geliyor!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder