19 Şubat 2016 Cuma

önsöz

Sadelikten yanayım. Amacım büyük laflar etmek değil. Ama bilmiyorum ki bir insan kendini nasıl anlatmalıdır. Ondan da önce şunu sorayım. Bir insan niçin kendini anlatmak ister? Başkaları da niye okur o insanı? Okurlar mı yahut?

Umuyorum ki okuyacaksınız ve umuyorum ki okumak size, yazmaksa bana iyi gelecek.

Üzerinize afiyet ben bu yaşıma dek yaşadığım bazı şeyleri sıçacağım dostlar, kokacak ve sifon da çekeceğim üzerine. Yok bu benzetme pek hoş kaçmadı. Zira sizlere b.k okuyacaksınız demiş oluyorum. Nasıl bir tabirle anlatmalı bilmem yazma macerasını. Lisede edebiyat hocamız “okumak dolmak yazmak ise boşalmaktır” demişti de herkes önce bir hımm deyip sonradan haaa!!! demişti. Şimdi o benzetmeyi anarak hocamın tatlı kulaklarını çınlatarak okudum okudum boşalmaya geldim desem, yok dostlar, bu da olmaz.

Belli ki ben bir benzetme çabasına girdikçe yazma serüvenimi, hep utançlı kelimeler bulacağım. O yüzden abartısız, süssüz yazacağım dediğim yere dönerek, en baştan alıyorum.


Merhabalar sevgili okurlarım, bir şeyler yaşadım ben de sizler gibi, ama uzun zamandır içimde debeleniyor yaşadıklarım. Yazmadan, anlatmadan olmayacağına karar kıldım. Ve işte anlatacağım sizlere. Anlatmalıyım, seslenmeliyim, içimden gelen ses böyle diyor ve ben de kulak veriyorum bu sese.